22 Aralık 2009 Salı

Evlendim :)


Uzun zamandır yazmıyor olmanın vicdan azabını çekiyordum. Bir türlü zaman ayıramadım. Çok özlemişim blogumu. Evlenen herkes bilir bu evlilik hazırlığı denilen olay adamın dengesini fena bozar. Benim de öyle oldu ama sonunda istediğim gibi çok içime sinen bir düğünüm oldu. Düğün 5 ararlık Harbiye orduevin'deydi.
Çok yoruldum ama deydi dediğim bir düğün oldu bence. Hiç bir aksilik çıkmadan ve tüm davetlilerin ve özellikle bizim çok eğlendiğimiz bir gece olarak bitmesi bizi daha çok keyiflendirdi :) Gelenekseldir ya düğünden sonra mutlaka konuşulur o söyleydi bu böyleydi diye biz soruyoruz herkese "nasıldı düğün diye?" kimse birşey demiyor herkes çok güzeldi diyor sadece anlayacağınız dedikodu yok :))

Hiç bir aksilik olmadı dediğime bakmayın benim açımdan birgün önce taktırdığım kirpiklerim yerinde durmayıp çıkma aşamasına gelmesi tek keyfimi çakıran olayoldu ama sonra şansımdan birşey olmadı. Gerçekten gelinle damat çok oynamaz falan derler ama biz eşimle oturmadık nerdeyse. Ama haksızmıyız bu bizim en mutlu günlerimizden biri en çok biz eğlenmeliyiz dedik.
Artık kervana ben de katıldım... Herkese tavsiye edilir :))))

10 Kasım 2009 Salı

Daima İzindeyiz...

Çok sevdiğim bir tiyatrocunun oyununa gitmiştim ve oyunun sonunda,
"İnsanların sahte olup olmadıklarını ışığa tutup anlarsınız" demişti. "Eğer içinden Atatürk geçiyorsa o insan gerçektir eğer geçmiyorsa atın gitsin" demişti.
O gün bu sözü ayakta alkışlamıştım ve bu söz çok şey ifade etmişti bana. Bugün yine aynı duyguları hissediyorum. Atatürk'ü hiç anlamamış ya da anlayamamış insanlara acıyorum. Onun ışığı, ilkeleri, yaptıkları ve bize bıraktığı miras bu ülkeyi her zaman aydınlatacak.
ATAM DAİMA İZİNDEYİZ...

13 Ekim 2009 Salı

ve Defne...

Daha önce yazmıştım kardeşim bir ufaklık bekkliyordu ve sonunda kendisi bayramdan önce geldi aramıza. Teyzesi olmamdan ötesi kendisinin isim annesiyim :))

Defne hanımı görmek için atlatmadığımız badire kalmadı. Yazıyorum çünkü ileride okurlarsa onlar içinde hatıra olur. Anlatmadan önce sizi ufaklıkla tanıştırayım. ve Defne...



Cuma akşamı işten erken çıktım uçağa yetişmek için ama "eeee burası İstanbul herşey olabilir" sözünü bizzat yaşadık. 17:30'da Cihangir'den cıktık ve uçak 20:30'daydı ve biz o saate daha köprüye bile varamamıştık. 3 tane zincirleme kaza olmuş İstanbul birbirine girmiş. Sonuç uçak kaçtı ve biz eve saat 23:00 sularında vardık.

Neyse sabah 7:30'da bir uçak var ona bilet aldık ve saatlerimiz 4:30'a kurup uyuduk. Alarm çalmadı ve biz Havaşı kaçırdık taksi ile gittik ve bu uçağı yakaladık :) Sonunda Adana'ya vardık ve şu karşınızda duran dünya tatlısı mis gibi süt kokan ufaklığı kucağımıza aldık. Kardeşimle birbirimize bakıp gözlerimiz oldu. Ya inanılmaz ama bu küçük hanım onundu.
Daha sonra cumartesi ve pazar uçağa dönene kadar herşey süperdi. Defne hanım henüz
20 günlük olduğu için hiç dışarı çıkmamıştı. Teyzesi ve eniştesi gelince, Adana'lı bir aile olarak kendisini kebapçıya götürdük :)


Çok usluydu maşallah mamasını yedi ve sonra bütün yemek boyunca uyudu. Hiç sesi çıkmadı.

O akşam biz kardeşimde kaldık. Alper'le sürekli Defne'nin odasındayız uyansada sevsek biraz kucağımıza alsak falan diye fırsat kolluyoruz. Benim kucağımda çok minik gibi durmuyor ama Alper'de daha belli ne kadar ufak olduğu. Bu resimler en az 5 kilo fazla yani :)

Pazar günüde Alper'in yoğun istediği üzerine Adana'da bilen bilir çok salaş ama sahane kebap yapan bir kebapçı vardır. Adil usta. Ona gittik. Amcamlarla birlikte tekrardan yemek yedik ve daha sonra bizi alana bırakmak üzere yola cıktık. Bizim Mustafa diye bir arakadaşımız var üniversiteden çok sevriz , aileden gibidir. O da gelmişti ve biz onun arabasındaydık. Adamın bir tanesi daha yeni almış ehliyeti ve U dönüşü yapmak istedi direksiyon hakimiyetini kaybetip gelip bize vurdu. Artık bu da olunca herkes şok oldu. Allahtan cok buyuk birşey olmadı bize çarpan suçlu olduğunu hemen kabul etti ve yazık o da çok korkmuştu :( onada çok üzüldük. Anlı kanıyordu kafasını çarpmıştı. Kemersiz kullandığı için oldu. Ufacık bir vurmada bile kemer çok önemli. Ben arkda oturuyordum ve kemersizdim bunu alışkanlık haline getirmek lazım arkada da kemer takalım.
Sonuçta gidişimiz gibi dönüşümüzde olaylı oldu ama şu ufaklığı görmeye herşey değdi. Şimdiden çok özledim ya bayramda gelecekler ama daha çok var. Defne kuzusu iyiki doğdun ve aramıza hoşgeldin :)

3 Eylül 2009 Perşembe

Gelinlik adeti...

Annem böyle şeylere çok inanır. Benim de inanmadığım söylenemez aslında. Çekmişiz işte ne yapalım. Düğümüne az kaldığı için artık yavaş yavaş gelinlik provaları başlayacak.

Annem ilk gelinlik provasında benim başımdan aşağı atılmak üzere Adana'dan pirinç, şeker ve para yollamış. Gelinliğimi Nişantaşı - Osmanbey arasında Hüsniye Moda evi var oraya diktirmeye karar verdim. Annemle konuşmaya gitmiştik ve annem oradaki kızlara sıkı sıkı tembih etmişti "Bakın ben ilk provada olamayacağım aman siz atın" diye. Herkes suan elinde pirinç, şeker ve para ile bekliyor beni :)


Pirinç evin bereketi için

şeker ağız tadı için


para da zenginlik için atılıyor.


Bu tür tatlı, kimseye bir zararı olmayan adetleri seviyorum. Kına gecesi , gelin hamamı gibi şeylere bayılırım. Bizimde gelinlik giyme adetimiz böyleymiş. Yapacağım inşallah uğur getirir...

28 Ağustos 2009 Cuma

Tiyek...

bestofbeste geçen haftalarda Tiyek'te yediği yemeği yazmıştı ben biraz daha sadece oraya özel birşeyler yazmak istedim. Blogumu takip edenler bilir benim prensesim Ada'cığım şeker mi şeker bir halası var. Gül abla.

Gerçekten çok tatlı bir insan çok uzun süre reklam sektörünün içerisindeydi. Mutelif ajanslarda art direktörlük yaptıktan sonra kendisine bir lokanta açmaya karar verdi. Cafe demiyoruz modern bir lokanta. Geleneksel yemeklerin Gül Abla'nın yorumuyla sunulduğu çok şeker bir yer.



Adana ve Antep yöresinin yemekleri hakim. Analı kızlı, yüksük çorbası, içli köfte, çıralı salatası, incir uyutma ve taş kadayıf ilk aklıma gelenler.



Yolu düşenler bu muhteşem yemeklerin mutlaka gidip bir tadına baksın . Hatta yolunuzu o tarafa düşürmek için çaba harcayın. http://www.tiyek.com/

27 Ağustos 2009 Perşembe

Bizim oralara özel...

Bizim oralara özel çok sahane bir meyve vardır hint inciri. Çoğu kiş bunu bilmez akdeniz yöresinde daha çok bilinir. Kaktüs gibi bir bitki üzerinde yetişir, piştikçe rengi turuncaya döner.





Hint inciri yaygın ismidir ama üzerinde çok fazla diken olmasından kaynaklı dikenli incir diye de bilinir. Sahane bir tadı vardır. Öyle manavda falan bulamazsınız.


Tablacılar satar bunu. Büyük bir buz kalıbının üzerine yatırılır ve sokaklarda ellerinde genelde kalın bulaşık eldiveni olan amcalar soyar verir size. Dikenli olduğu için evde biz soyalım, biz evde yeriz olmaz. Ancak eve soyulmuş olarak götürebilirsiniz. Onuda hemen tüketmeniz lazım mağlum sıcak memleket Adana - Mersin dayanmaz. Geçen gün bir yerde okudum acayip faydaları varmış. Linki aşağıda ilgilenenler bakabilir.

İçinde çekirdeği vardır ama o çekirdekler yenir daha doğrusu çekirdek değilde minik minik taneler vardır. Ağzınızda ayıklayamazsınız o yuzden onunla birlikte yenir. Meyve'nin özelliği o. O çekirdekler her derde devaymış.

Ben her gittiğimde tablacının önünde kamp kurarım, orada yediklerim yetmez evede götürürüm. En az bir oturuşta 10 tane yerim. Tabi o sıcakta buz gibi meyve ilaç gibi geliyor :) Tane olarak satılıyor ve tanesi 10 -15 kuruş arasında değişiyor.

Yolunuz düşerse mutlaka tadına bakın. Benden söylemesi...

http://bitkilerle.blogcu.com/dikenli-incir-hint-inciri-in-faydalari-nelerdir-hangi-saglik-sorunlarina-sifadir-nasil-kullanilir_29593001.html

Tatlı krizi

Benim önüne geçilmez bir tatlı düşkünlüğüm var. Şuan için bende bir kilo ya da sağlıksal bir soruna yol açmadı ama ileride açarsa ve bundan vazgeçmem gerekirse nasıl vazgeçerim bilmiyorum.
Bir anda krize girip gözüm dönebiliyor. Pazar sabahları kahvaltıda Nutella yemeden önce 1-2 dakika önce kokluyorum. Bende acayip bir etki bırakıyor. Beynim onun kokusuyla doluyor ve mutluluktan deliriyor.
Ajansta tatlı ıvır vızırı için ilk uğranan adresimdir. Gerçi bu aralar biraz ihmal ettim çekmecemi ama eski performansına kavuşması an meselesi. Bu kadar çikolata sevmeme rağmen yoğun çikolatalı pastaları çok sevmem benim favorim muzlu ya da çileklidir. Baklava türü şeylere bayılırım. Bir de Tramisu sevmem. Üzerinde kahve içinde kahvefalan hiç bana uygun değil.
Dün kriz halinde Alper'e 2-3 karar değişikliği olsa da tatlı siparişi verdim. Sonra gelen tatlıyı yemek için biran önce yemek yedim ve çayı koyup film izlemeye oturdum.
Ben midemin dinlenmesini istiyorum ama beynim benimle aynı fikirde değil. Git hemen ye yoksa öleceksin sinyalleri veriyor. Ve son ana kadar dayandın. Sonra dolaptan pastanı alıp, kocaman bir çatal ile ağzıma götürdüm.


Ama sonuç bu kadar özlemle beklenen şeyin bayat çıkmasıydı. Nasıl oldu hiç anlamadım. Her zaman aldığımız ve her zaman yediğimizi pastanın pandispanyası bayat. Benim moralim cok bozuldu. Alper'in pastasından 1 çatal aldım ama benim beynime yolladığım "sahane bir pasta yiyeceksin" mesajını onun pastası karşılamadı . Ben şahene bir pandispanya arasında bol cevizli ve damla sakızlı krem ile yapılmış bir rulo pasta vaad etmiştim.
Sonuç bugün gidip kendilerine teesüflerimi ve beni ne kadar hayal kırıklığına uğrattıklarını anlatacağım. Gece'nin o vaktinde bu konudaki boynu büküklüğü anlatamam. Allahtan evde çikolata kavanozu vardı bende gidip nefsimi onu koklayarak körelttim.
Çok kırıldım çok :)) Ya benim bu tatlı düşkünlüğüm ne olacak hiç bilmiyorum. Allah sonumu hayır etsin...

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Konserler...

Ramazanın gelmesiyle yazın bittiğini yavaş yavaş hissetmeye başlamıştım bir de nezle olunca tam oldu. Bu sene ramazan erken gelince yaz aktiviteleri erken sonlandı. Ama benim için hareketli bir yaz oldu. Hiç gittemediğim kadar konsere gittim. 2 tanesini yazmıştım ama gittiklerim arasında en beğendiğimi yazmak istedim.


İlk önce Göksel ve Yalın'a gittik. Onlar hakkındaki görüşlerim gayet olumluydu hele Yalın'dan böyle bir performans beklemiyordum.

Sonra bir vesileyle hiç planda yokken İbrahim Tatlıses'e gittim. İbo içinde düşündüklerimi yazmıştım. Adam gerçekten muthiş bir ses.


3.olarak Volkan Konak konserine gittik. Benim daha önce hiç dinlemediğim birisiydi. İlk dinlediğim sarkısı Cerrahpaşa olmuştu. Hep Karadeniz müziği yaptığını düşündüğüm birsiydi ama aslında öyle olmadığı çok dolu dolu bir sanatçı olduğunu bu konseriyle daha iyi anladım ve bu kadar bir hayran kitlesi olduğunun hiç farkında değildim. Resmen doldu taştı konser 4.500 kişilik yere 6 bin kişi gelmişti ve hiç ara vermeden konserini tamamladı. Bazı bilmediğim sarkılarında sıkıldığımı itiraf ediyorum ama tüm konserler için geçerli bir durum bu bilmediğim şarkı olunca enerjim düşüyor :) Volkan konak başarılı bir konser verdi.

4. olarak çok uzun zamandır gitmek istediğim hatta Alper'le benim aramda sıkılınca ve biryerlere gitmek isteyince kullandığım geleneksel bir cümle haline gelmişti . "Alper beni Serdar'a götür. Alper beni Serdar'a götür." ve Alper beni Serdar'a götürdü. Bir an olsun yerime oturmadım. Bu kadar çoşturan 2. bir kişi varmı bilemiyorum. Gerçekten sahne şovları ile süper bir konserdi. Resmen ıslık çalıp şarkılarını söylemekten sesim kısıldı. En son sandalye tepesinde sarkı söylüyordun o kadar yani. En fazla Harbiye'de konser veren ve dolduran kendisi oldu. Abartı bir rakam gelebilir ama 7-8 bin kişi olduğu söyleniyor çünkü millet üst üste izledi resmen.


5. olarakta Ajda'ya gittik. Açıkçası herkesin bir kez gitmesi gereken bir konser. Sahneye birbirinden güzel kostümlerle çıktı. Kadım bu yaşında hala süper bir fiziğe sahip. Açıkçası ben ondan çok daha iyi bir sahne beklerdim ama ayağı kırık olduğu için çok eleştirmekte istemiyorum. Konseri Tarkan'ı supriz olarak sahneye çıkarıp düet yapmaları kurtardı. Tarkan 3 şarkı söyledi Harbiye ayaklandı resmen.

Bu yaz konserleri arasında en favorim açık ara Serdar Ortaç'tı. 9-8'lik ritimi birazcık olsun seviyor ve yerinizde duramıyorsanız benden size eğlence garantisi.

18 Ağustos 2009 Salı

MİMMMMM

Pamuk Prens beni mimlemiş. Elimden geldiğince cevaplarını yazıyorum.

1. Neden blog yazarsınız?

Bu blog kızlara çok özenip yazmaya başlamamla oldu. Paylaşmak güzel şey...

2. Son zamanlarda vakit ayıramadığınız bir uğraş?!

Spor (gerçi hiçbir zaman hak ettiği değeri göremedi ama olsun)

Takı yapmak ( çok severim ama suan çok boşladım)

3. Hayatınızda iyi ki yapmışım dediğiniz 3 şey?

-İyiki böyle bir aileye sahibim

- İyiki üniversiteyi Mersin'de okumuşum

- İyiki İstanbula taşınmışım

4. Mutfakta en sevdiğiniz uğraş?

Mutfakla ilgili herşeyi severim yeter ki zamanım olsun. Özellikle tatlı şeyleri.

5. En sevdiğiniz üç yemek?

Kebap, makarna ve balık

6. Giyim konusunda abarttığınız eşya?

Gri çok topuklu ayakkabım

7. Çocuklarınıza nasıl hitab edersiniz?

Çocuğum yok ama Ada'cığıma fındığım, aşkım, kuzucuğum gibi şeyler söylerim.

8. Sizi anlatan bi resim?

Beni bir resim anlatamaz. Hayatımda olmasından mutluluk duyduğum çok sey ve insan var ama olmamasından üzüntü duyduğum tek birisi var...


Ben de bestofbest 'yi MİM'liyorum.

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Cumhuriyet Meyhanesi...



Bence İstanbul'daki en güzel meyhanelerden birisi Cumhuriyet Meyhanesi. İsmi çekiyor galiba beni Atatürkün gittiği bir mekan olmasınında etkisi var tabi. Yukarıda Atatürkün o zamanlar oturduğu masayı görebiliyorsunuz 2. kat pencere kenarı.

Cumartesi günü Alper'in çok sevdiği İzmir'de oturan Yaşar amcası geldi bizde onu yemeğe götürdük. Pek güzel bir ortamdı. Rakı, balık, peynir, kavun, yeşil zeytin(benim için vazgeçilmez) ve en favori mezem haydari. Hepsi çok lezzetliydi. Yedik, içtik, muhabbet ettik.


Ben çok rakı sevmem ama mezeyi çok sevdiğim için meyhane tam bana göre bir yer :) Darısı her istediğimiz zamana olur inşallah.

Sarhoş Kedilerim...

Aldığım stickerların 1 tanesini duvara yapıştırdık. Alper'le birlikte yaptık hatta Dila'da bize yardım etti ve 3 kişi ancak yapıştırdık.

Hiç öyle göründüğü kadar kolay değil. Küçük parçalar kolay ama büyük parçalar zor açıkçası . Ama sonucuna deydi. Çok güzel sarhoş kedilerimiz oldu.




Ağaç ve eros'u evimizin eşyaları gelince yapmaya karar verdik. Daha sonra keşke şuraya yapsaydık dememek için bekliyoruz :)

Herkese bu stickerlardan tavsiye edilir hem ucuz hem de çok tatlılar...

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Duvar stickerı

Uzun zamandır evin boş duvarına ne yapsam diye düşünüyordum. Duvar kağıdımı yapsam diye çok düşündüm ama ev kira olunca ve duvar kağıdı da çok pahalı olunca açıkçası vazgeçmiştim.

Gittigidiyor.com'dan bugün duvar için hem çok ucuz hem de çok şık duvar stickerları baktım ve suan 1 tane satın aldım. 2 tane içinde teklif verdim yarın benim olabilirler :)




Ucuz ve şık bir çözüm oldu bence. Evin herhangi bir köşenin renklerdirmek için şahane bir çözüm.

İbo konseri...

Vallahi kim ne derse desin, inkar edilmez güzellikte bir sesi var İbrahim Tatlıses'in. Biraz tekerleme gibi oldu galiba :)
Cumartesi sabahı arkadaşlarımız bize kahvaltıya geldi ve akşama konsere gideceklerini söylediler. Erkek olan arkadaş çok hevesli değildi konsere gitmeye ve benim yerime sen git diye bana teklif etti. Ben de olur dedim. Biz kızlar konsere gittik, erkekleri evde bilgisayar başında bıraktık.

Harbiye'ye vardık ve İbo'nun sahneye çıkmasını bekledik. Çok kalabalık bir orkestra eşliğinde çıktı. Yeni şarkılarının hiçbirini bilmiyorum onları söylediği zamanlar açıkçası biraz sıkıldım ama eski şarkılarını şahane söyledi.
"Mutlu ol yeter"le çok güzel bir açılış yaptı,"dertler derya olmuş" ,"hasret kaldım" ve "bir kulunu çok sevdim" gibi hit şarkılarını okudu. Aralarda konuşmasa bence daha iyiydi ama konser gereği konuştu :) Bir uzun hava okudu ve sesi nasıl yetti hiç anlamadım.
Hüsnü Şenlendiriciyle birlikte bir şarkı seslendirdi. Bazı kişiler Hüsnü çıkınca bir uğuldama bir yuhlama girişimde bulundu ama çok ufak tefek bir gruptu. Deniz Seki olayından baya tepki toplamış anlaşılan. Arkasından o her kıvrımının nasıl oynadığını hala anlayamadığım muthiş bir dans şovla Didem çıktı.
Şu dansözlerin yerlerde yaptığı figürleri hiç sevmiyorum. Didem gibi süper oynayan bir kız oynarken bile yere yatınca benim bütün ilgim dağıldı sonra kalkıp darbuka eşliğinde süper senkronize bir dans şov sergiledi .Ben o zaman tekrar kendime geldim.
Arada bir- iki kere çok gaza gelip ıslık çaldım. Bunu gören ve önümde yanımda oturan bir kaç kişi kendilerinin beğendikleri yerlerde ıslık çalmam için rica da bulundu. Herkes o sesin benden nasıl çıktığını düşündü galiba çünkü öyle bakıyorlardı. (Söylemesi ayıp çok iyi ıslık çalarım işte bu da yazlıktan edinilen bir alışkanlık :))))
Son olarak Allah herkese böyle bir ses ve yetenek bağışlamaz diye düşünüyorum.
Benim için İbrahim Tatlıses tam anlamıyla şu cümlenin karşılığı "ALLAH BİR SES VERMİŞ, GERİSİNİ BOŞ VERMİŞ"

5 Ağustos 2009 Çarşamba

buldumbuldum.com

Geçen gün internette sörf yaparken çok eğelnceli bir site buldum. Enteresan fikirlerin hayata geçirildiği güzel bir site. Sıradan şeylerden hoşlanmayalnalar ya da değişiklik olsun diyenlere tavsiye edilir.
Yangın kovası şeklinde mangaldan, sihirli şarap tutacağına, inek şeklinden sürahidenüstsüz terliğe kadar bir sürü enteresan eşya...





buldumbuldum. com

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Paris büyülü bir şehir...


Bir gün evde oturuyorduk canım ablam Ada'cığımızı 23 Nisan'da Disneylanda götürmek için söz verdiğini söyledi. Hal böyle olunca hadi sizde gelin bizimle dedi.
Ben de konuyu sevgilime açtım ve bir anda kendisinden çok beklenmeyecek ani bir kararla olur dedi. Kulaklarıma inanamadım, ama ağzım kulaklarıma çoktan varmıştı bile.

Hemen organizasyona başladık. Biletleri aldık, ablamların kaldığı otelden hemen yer ayırttık ve Paris'e gittik.
Bazı şeyleri anlatamazsınız ya Paris bence o güzellikte bir şehir. Heryerden sanat ve tarih fışkırıyor. Mimarisi muthiş, benim gibi bir fotograf delisi birisi varsa tatilde en az her tatil için 200'ye yakın fotografınız olur :) Paris'te her bina muthişti, sonradan tüm şehri gezince anladık ki yeni yapılan yerlerde eski mimariye uygun yapılıyomuş ki şehrin düzeni bozulmasın diye...
Şu güzelim İstanbul aynı politikayı izleseydi burasının güzelliğine dünyadaki hiçbir şehir yetişemezdi diye düşünüyorum.
Eyfel kulesi bence Paris'in o ağır tarihi dokusuna uymayan 1-2 yapıdan birisi :) Çok modern kalmış, mimarisi böyle klasik olan bir şehir için. Ama büyüleyici bir gücü olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Çok romantik bir şehir.

Heryer yeşillik ve herkes insan gibi piknik yapıyor. Çimenlerin üzerinde yatıp bikinisi ile güneşlenende var, kucağında laptop ile öğle arasında takım elbisesi ile sandawich yiyende var. Kimse kimseye garip garip bakmıyor.
Herkes oldukça saygılı. Trafik düzeni biraz metropol katagorisine girdiği için Avrupanın diğer şehirleri gibi değil. Ayağını atınca trafik durmuyor. Cafelerde otururken sigarı için kültablası istedik yere atabilirsiniz dediler. Yere atılmasına rağmen yerler çok temizdi. Belediye sürekli temizlik yapıyor.

Metrosu inanılmaz eski. Metro gelince elle açmanız gerekiyor. Koku bakımından bizim metrolarımızın yanından geçemez ama ulaşım ağının genişliği olarak bizim daha 100 fırın ekmek yemeğe ihtiyacımız var. Tüm şehiri metro ile gezebilirsiniz.

Herkes ingilizce konuşuyor ( ya da bize öyleleri denk geldi bu konuda bir sıkıntı çekmedik)
Mutfak olarak aç kalmadık herşey var. Özellikle pastalar ve patiseri ürünleri sahane. Şarap konusunda da çok iyiler.
Ben çok keyif aldım Paris'ten.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails