26 Haziran 2009 Cuma

Garip bir duygu...

Aslında hep aynı şeyler söylenir, evlilik hazırlığı eğlencelidir, ev döşemek şahane bir şey, dekorasyona bayılırım v.s., ama benim için kesinlikle öyle değil. Aralık ayında düğünüm var ve bu hazırlıkların tam ortasındayım. Benim için çok yorucu ve çok eğlenceli olmayan bir halde. Bir yandan çok alternatif olması seçme şansınızı arttırıyor bir yandan da kafanızın feci şekilde karışmasına sebep oluyor.


Mobilya beğenmek aslında dünyanın en kolay işi olmalıyken yok ne renk olsun, yok evi boğdumu, yok kumaşı soyle olsun derken çok komplike bir hale gelebiliyor. Herkesin söylediğini düşündüğünüzde hepsinde bir doğruluk payı oluyor bunlar birleşince çorbaya dönüp işin içinden çıkamıyorsunuz . Birde bu çorbaya kendi istedikleriniz aslında o kadar şahane durmadığı gerçeğiyle yüzleşince tekrar başa dönüyorsunuz. Galiba hayatımda bu işler bittikten sonra uzunca bir süre modoko lafı duymak istemeyeceğim.
Dün akşam annemle gelinlik bakmaya gittik önce Hüsniye moda evi ile konuştuk. Düğün Harbiye Ordu Evi'nde olacağı için süslemeyi de Hüsniye Moda Evi'nin organizasyon ayağı yapacak. Gelinliğide oradan yaptırmak her iki olaya hakim olmak açısından daha mantıklı geldi. Çok ilgilendiler bizimle. Model zaten belliydi bir iki yere daha baktıktan sonra galiba yine oraya gideceğim :))

Sonra Akay'a gittik. Bana orada bir model denettiler ve işte o zaman evleneceğimi anladım. Gerçekten çok ama çok garip bir duyguydu. Birden başka bir hale bürünüyorsunuz :) Herşeyi aynı anda kafamdan geçirdiğim tek andı galiba. O kadar evlilikle ilgili şeyyaptık hiç böyle hissetmemiştim.

Çok sahane bir duvak beğendim. Bu işin en eğlenceli kısmı gelinlik provaları olacak. (Beğendiğim duvak resimde var.)

Allah isteyen herkese inşallah bu duyguyu yaşamayı nasip eder...

8 Haziran 2009 Pazartesi

Kızlar takımı kaptanı

Babamın bu kadar kadınla nasıl baş ettiği konusunda hiçbir fikrim yok. Bizimde herkes aynı eve toplandığında durum aynıdır. Bu ev genelde annemlerin Adana'daki evi ya da Mersin'deki yazlık olur. Genelde bu durum ya bayramda ya da düğün, nişan gibi organizasyonlarda olur. Ya da yaz tatillerinde biraraya gelmek için uğraşırız.
En son benin nişanım olduğu için gelenek yine bozulmadı. Herkes Adana'daki evde toplandı ve bu gün için hazırlandık. Kalabalık olunca hazırlanma eğlenceli ve çok dağınık oluyor. Herkesin eşyası bir yerde oluyor. Yok çorabımdı, yok rimelimdi yok, kolyemdi derken herkes birbirine çarpa çarpa hazırlanıyor :))

Babamın hazırlanması en zahmetsiz olan. Hemen üzerini giynip salona oturmaya gidiyor. Artık çok tecrübeli. Ayak altında olursa ne olsa ona patlayacak çünkü :)) Her seferinde erkenden hazırlanıp içerideki kargaşadan sıyrıldığını sanıyor ama bu onun sıyrılmasına yetmiyor.
Dedim ya kızlar takımının kaptanı o. Sürekli içerden ya da salona gitmek suretiyle sorular hiç durmuyor. Baba bu nasıl oldu?, Baba rujum orada mı?, Baba su askıyı kısaltırmısın, Baba çorabım kötü görünüyor mu? gibi sorulara cevap vermesi gerekiyor. Cevap vermeside yetmiyor tahmin edersiniz ki dikkatli cevap vermeli. Mesela "Baba saçım nasıl oldu?" sorusuna herkese eşit cevap vermeli "Senin saçın hepsinden güzel olmuş "cümlesini hep annem almıştır.
Çünkü aksi takdirde "Ne yani benim ki güzel değil mi?" sorusuna ayrı ayrı cevap vermelidir ki bu riske hiç girmez. Hep en güzel kıyafet ve saç annemindir :) Şu sıralar annemin yerini Ada aldı. Dedesi benim nişanımda "En güzel sen olmuşsun" dedi o da cevap olarak "Hayır İrem oldu en güzel" dedi :) Ah kuzucuğum benim nişanım diye üzülmemi istememiş.
Yani anlayacağınız babamın işi hep çok zordu. Evde 5 kadın bir de Ada 6, şuan bir ufaklığımız daha geliyor hayırlısıyla o da kızımız Defne. Etti size 7 :))

Babam bu gidişle artık gerçekten bir takım kurabilir. Senin gibi bir kaptanımız olduğu için çok şanslıyız. Bir baba kızlarıyla senden daha iyi ilişki kuramaz diye düşünüyorum. İyiki varsın ve
iyiki sen bizim takımın kaptanısın...

Uyuyan güzel :)



Şimdiki çocukların bu kadar kafalarının çalışması bazen iyi mi kötü mü karar veremiyorum. Eskiden biz ne söylenirse kuzu kuzu yapardık. Annemiz otur derse otururduk, ye derse yerdik. Şimdikiler sorguluyor ve kesinlikle aklına yatmazsa kabul etmiyor. Herşeye "ama neden" diye soruyor.

Geçen hafta Özle yeni evinde bir kahvaltı organize etmişti ve ben Ada'cığım yıl sonu gösteri olduğu için gidememiştim. Bu gösterilerde cok seker oluyorlar. Benim en sevdiğim çok küçükken ispanyol kıyafeti giyinmişti çok tatlı olmuştu. O kafasındaki tülü günlerce heryere giderken takmak istemişti :)

Gösteri pazar günüydü bizde annemle cumartesi günü istanbul kazan biz kepçe misali gezdiğimiz için akşam eve geç döndük. Gül Abla'nın dükkanı (ada'nın halası) bizim evimizle karşı karşıya o yuzden Ada bir yukarı bir asağı gidip geliyor. Bakmış cumartesi gunu kendisinin uyuma saati olmuş biz hala yokuz. Hala'sının dükkanında oturup bizi bekliyormuş ama biz onun bizi beklediğinide bilmiyoruz :)



Söylenmeye başlamış tabi. "Beni kimse anlamıyor, benim yarın gosterim var erken uyumam lazım, kimse eve gelmedi nerede uyuyacağım, sabah nasıl kalkacağız" vs. diye söylenmeye devam etmiş. Mahmut abi de (Halasının eşi) "Ada'cığım merak etme şimdi bize çıkarız orada uyursun" demiş.

Ada'da bunun üzerine yılın espirisini yapmış " Tamam artık zaten yeterince geç oldu benim uyku saatim geçti artık ben yarın gösterimde kendi rölüm yerine uyuyan güzeli oynarım" demiş.

Tabi Mahmut abi gülmekten kırılmış. Allahım yarabbim ya nereden buluyorlar böyle laftalrı hiç bilmiyorum. Zamane çocukları çok ama çok komikler :)









LinkWithin

Related Posts with Thumbnails